Sayfalar

22 Ocak 2017 Pazar

Türk Tütünü

19’ uncu yüzyılın ortasına kadar batılıların cigar, bizim puro dediğimiz tütün içeçeği yaygındı. Yani tütün yaprağına ya da bir bitkiye sarılmış tütün. Bu yüzyılda tütün kağıt ile buluştu; ama keyiften değil, yoksunluktan, garibanlıktan. İngiliz şair, tercüman ve romancı Robert Graves‘ ın 1929 yılında yayınlanmış “Good-Bye To All That” adlı savaş hatıralarında anlattığına göre, tütün kağıda sarılarak ilk defa 1832 yılında Osmanlı ordusu ile Mısırlı İbrahim Paşa‘ nın karşı karşıya geldiği Akka Kalesi' nde içildi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ nın oğlu olan İbrahim Paşa, askerlerine moral olsun diye nargile gönderdi.

Avrupalılar buna Hint ve Urdu dilinde dendiği gibi “Hookah” diyor; biz, Farslılar gibi “Nargile” diyoruz. Farsça’ da Hindistan cevizi için kullanılan nargile kelimesinden geliyor. Eskiden nargileler hindistan cevizi kabuğundan yapılırmış. Araplar ise “şişe” diyor, camdan dolayı.

Bu nargileler, isyancı askerlere keyif yaşatmamaya and içmiş Osmanlı topçusunun atışında parçalanınca, İbrahim Paşa' nın askerleri elde kalan tütünü içmek için yollar aradı. Sonunda tüfek fişeği sardıkları kağıtlara ve eski gazete kağıtlarına tütün doldurarak içmeye başladılar. Bu, kısa sürede bütün Osmanlı’ da yaygınlaştı. Aslında bu tür ‘cigar’lara kağıda sarılı olmasa da Fransa ve İspanya’ da da rastlanıyordu. Bugün dünya literatüründe kağıda sarılı cigar’a yani bizim sigara dediğimiz ürüne “cigarette” deniyor. Fransızca kökenli “cigarette”, “cigarcık” anlamına geliyor. Yani “küçük cigar”. Bizim büyüklerimiz kelimeleri yazıldığı gibi okuduklari için uzun süre “sigara” yerine “cigara” demeyi tercih ettiler.

1854-1856 yıllarında Osmanlı Devleti, Fransa ve İngiltere, Ruslar’ a karşı Kırım Savaşı' nda ittifak kurdu. Tarih derslerinde bize hep Osmanlı’ nın ilk kez Avrupa devleti olarak kabul edilmesine yol açan savaş diye anlattılar ama bu savaşta Osmanlı askerlerinin Fransız ve İngiliz yoldaşlarını yeni bir ürün ile de tanıştırdığından bahsedilmedi. Fransız ve İngiliz askerleri Osmanlı askerinden öğrendikleri kağıda sarılı cigar’ı yani sigarayı Avrupa’ ya taşıdılar. Bu nedendendir ki, Avrupa’ da sigaranın yayılışı kırım savaşı ile başlamıştır.

İngiliz macera romancısı Charles Kingsley, tütünü “yalnız adamın ahbabı, bekar adamın yareni, aç adamın gıdası, dertlinin neşesi, uyanık adamın uykusu, üşüyen adamın ateşi” diye tarif ediyor. Aslında Kingsley’in bu dumanlı nitelemeleri, dünyada tütünün neden hep büyük savaşlar sonra yeni bir moda dalgası daha yakaladığının göstergesi. Dünyanın en yalnız, en bekar, en dertli, en aç, en uykusuz ve en üşüyen insanları hep askerlerdir. Marco Polo’ dan beri maceraperest askerler, yeni icatların, dillerin ve adetlerin en büyük dağıtıcıları olmuş. Aylar yıllar süren yolculuklarından ve zahmetlerinden evlerine her döndüklerinde yeni tüketim alışkanlıklarının, yeni trendlerin elçisi oluyorlardı.

Phillip Morris denen tüccar bugün ‘Marlboro sigaralarının sahibi olan Phillip Morris şirketine adını veren kişi. Bu kişi sanıldığı gibi Amerikalı falan da değil. Kendisi bir İngiliz tütün tüccarı. 1847 senesinde Londra’ da el sarması türk sigaraları satan bir dükkan açarak meslek hayatına başladı. Kırım Savaşı' ndan dönen askerler de etraflarına “ya bu Türkler’ de sigara diye birşey var” deyince bizim Morris’ in işleri hızla büyüdü. 1900’ lerin başında New York’ a taşıdı merkezini ve Marlboro dahil yeni sigaralarını piyasaya sürdü. Hepimizin kafasında kovboylarla özdeşleşen Marlboro’ nun başlangıcında bir “kadın sigarası” olarak üretilmesi ve hedef kitlesinin kadınlar olması ise ironik.

20’ nci yüzyıla kadar kadınların kamusal alanlarda sigara içmesi “çok ayıp” karşılanıyordu. Tarihte açıktan sigara içtiği bilinen ilk kadınlar Paris li fahişelerdi. Notre Dame de Lorettes kilisesi yakınını mesken tuttukları için “Lorettes” diye anılan bu fahişeler, halka açık alanda sigara içen ilk kadınlar olarak kayda geçti. New York’ ta ise daha 1900’ lerin başında kadınların halka açık alanda sigara içmesi sadece ayıp değil, yasaktı da.

New York Times Gazetesi' nde 1904 yılında yer alan bir habere göre Manhattan’ın ünlü beşinci caddesi'nde bir otomobilin içinde sigara içerken yakalanan kadına polis ceza yazmıştı. Gazete gözlerine inanamayan polisin ağzından dökülen şaşkınlığını da şu şekilde kayda geçirmiş: “hem de beşinci cadde’de bunu yapamazsın!”. 1908 yılında New York belediye meclisi kadınlara sigara yasağını daha da sertleştiren Sullivan Act’i kabul etti. Katie Mulcahy adlı New York' lu kadın kamusal alanda sigara içtiği için tutuklanan ilk kadın oldu.

Çok geçmeden bu yasaklar kalktı ve toplum sigara içen kadın görüntüsüne alıştı. İşte bu ortamda Phillip Morris bu yeni müşteri potansiyelini hedefleyen bir ürünle ortaya çıktı. Londra’da kurduğu türk tütünü dükkanıyla işe başlayan Morris' in dükkanın bulunduğu sokağın adı Marlboro sokağıydı. Morris, ABD’ de “mayıs kadar ılık (mild as may)” sloganıyla ürettiği yeni kadın sigarasına da o sokağın adını verdi. Marlboro’yu erkeklerin içmesi ise çok sonraları başladı.

1950’li yıllarda sigaranın insan bedeninde yaptığı tahribat artık gizlenemez boyutlarda ortaya çıkınca tutuşan sigara üreticileri şapkalarından filtreli sigarayı çıkardılar. Güya filtre, sigaranın katranını ve nikotinini tutuyor, tamamen sağlığa zararsız hale getiriyordu. Hatta sonraki yıllarda bir de sigaraların “light” versiyonlarını ürettiler. Light sigaraların filtrelerinde hava delikleri var. tiryaki, dumanı çekince bu deliklerden hava da karışmakta ve nikotin ve diğer zararlı maddelerin daha az oranda içilmesine yol açmaktaymış. Bir 20 yıl da bu yalanla idare etti tüccarlar.

Yine 1950’ li yıllarda filtreli sigara üretimi yarışı başladığında, tiryakiler “filtreliyi kadın içer” diyerek uzak durdular. Marlboro firmasının aklına “erkeksi” bir sigara reklamı yani “Marlboro man” reklamını başlatma fikri böylece geldi. Dünyanın her işlek noktasına resimlerin, bilboardların asıldığı bu kampanyadaki sigara içen kovboy görüntüleri bütün dünyada sigara içilmesiyle özdeşleşti. ancak “Marlboro man” posterlerinde yer alan kovboylardan Wayne McLaren, David Mclean ve Dick Hammer akciğer kanserinden öldü. Bunun üzerine sigara karşıtı kampanya başlatan gruplar da Marlboro’yu “cowboy killer (kovboy katili)” sloganıyla posterlere taşıdı.

Tarih kitaplarından bilmiyorsanız bile Charlie Chaplin’ in unutulmaz filminden biliyorsunuzdur ki California’ ya maceraperestleri çeken bir “altına hücum (gold rush)” dönemi var. Amerikan sosyal taihçileri de sigara firmalarının art arda türk markaları çıkardığı döneme, “the turkish rush” diyor. aslında 17’nci yüzyıldan itibaren türk tütünü büyük şöhrete kavuştu. Özellikle trakya tütünü çok değerli hale gelmişti. Uzmanlar türk tütününün farkının Osmanlı coğrafyasının ikliminden, Osmanlı çiftçisinin tarım usulüne kadar bir dizi sebebine sayıyordu. işin enteresan tarafı türk tütünü, tütünün anavatanı ABD’ de de en değerli tütün oldu. Sigaranın altın çağı sayılabilecek 1880 – 1920 döneminde abd’de üretilen en kaliteli sigaralar ya türk tütününden ya da türk tütünü ile virginia tütününun harmanından üretiliyordu.

Fırtınayı New York’ u mesken tutmuş Osmanlı tüccarları başlattı aslında. Küçük atölyelerde hazırladıkları tüm türk sigaralar kısa sürede büyük sükse yapmaya başladı. 1899 – 1903 arası 4 yıllık dönemde türk sigaraların yıllık satışı 200 milyondan 750 milyon taneye çıktı. Kısa sürede Duke, American Tobacco gibi devler de türk sigarası piyasasına girmekten kendini alamadı.

Osman, Fatima, Abdulla, Omar, Murad, Turkish Trophy, Hassan, Camel, Mecca hep bu dönemde ortaya çıkan sigara markaları. Türk sigaralarını kentlerde yaşayan insanların tercih etmesi sebebiyle, “big city cigarettes” diye anılmaya başladılar. Bu sigaraların paketlerinin üzerinde de kafalardaki türk imajına uygun resimler konuyordu. Fatima sigarasının yüzü peçeli kadın fotoğrafı bunlardan en ünlüsü. Firmalar böylece öz hakiki türk sigarası oldukları yönünde Amerikalı tiryakileri ikna etmeye çalışıyordu.

1910’lu yıllarda abd’nin en popüler sigarası liggett&myers firmasında üretilen fatima sigarasıdır. 

Fatima Sigarası


1930’lara kadar ABD’ de yapılan filmlerde oyuncuların elindeki, romanlarda kahramanların ağzındaki hep Fatima sigarasıdır. İkinci dünya savaşı yıllarında pazar payını kaybeden Fatima, 1980’lerin başında tamamen piyasadan çekildi.

1910’lu yıllarda New York’ ta, Boston’ da Fatima’nın karşısında öne çıkan diğer türk tütünü sigaraları ise lorilliard firmasının zubelda‘sı ile american tobacco’nun Omar‘ıydı. Murad sigaraları ise Amerikalı kadınlar arasında çok popülerdi.

Murad Sigarası

Türk sigarası fırtınasının, birinci dünya savaşı sonrası Türkiye’ nin ve ürünlerinin dünyadan izole olmaya başlamasıyla söndüğü anlaşılıyor. Türk tütünü ithalinin azalması da ABD ’de sigara fiyatlarının yükselmesine yol açmış. Bu fırtınadan günümüze tek kalan RJ Reynold's firmasının 1913 yılında üretmeye başladığı Camel (deve) sigarası oldu. Firma o sene ürünü çıkarmadan önce ABD’ de, “The Camels Are Coming (develer geliyor)” sloganlı aylarca süren dev bir reklam kampanyası yaptı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder